14 Ekim 2014 Salı


"Bir seyyah geçti!"


Bir seyyah olmak var bu dünyada, bir seyyah gibi her hayattan bir yudum tatmak var, bir seyyah gibi her demden gam almak, her gamı bir başka diyarda bırakmak var. Hepimiz özenmişizdir seyyahlara, ama hiç birimiz cesaret edememişizdir bir seyyah olmaya. Çünkü bizim, aşk gibi, aile gibi, yarınlar gibi görünmez prangalarımız var. İşte bu imrenilesi seyyahlardan biri de Ankara'dan geçti. Benimde yolum tesadüfen onun rotası ile kesişti.



Röportaj yapmak için tanıştık Tarık Gök ile. Sergisini bizzat onunla gezip de Himalayalar'dan Hindistan'ın arka mahallerine kadar her alanda fotoğraf karelerinin hikayelerini dinleyince kendisine evlenme teklifi ettim. Cidden ettim. Ama seyahatinin ve yaşamının ayrıntılarını dinleyince vaz geçtim :) Tarık bey İzmirli,  Ankara'ya sergi için gelmiş. Yanda gördüğünüz fotoğrafın inanılmaz bir hikayesi var. Birgün şu internetteki formlardan birinde anlaşıp 5 kişi yola koyulmuşlar. Himalayalar'dan Hindistan'a doğru gitmişler. 3 saat süren röportajın
 sonunda anlattığı hikayeleri buraya sığdırmam imkansız. Ama biri var ki onu anlatmam lazım. Bu güzel gözlü çocuk Hintli fakir bir ailenin engelli çocuğu. 15 yaşında. Gök, ilk gezinsin de onun fotoğrafını çekiyor ve Türkiye'de ki sergisinde fotoğraf satılıyor. Parayı cebine koyamayan Gök, adını dahi bilmediği bu çocuğu aramak için tekrar Hindistan'a gidiyor. Tesadüfen çocuğu buluyor ve ona parayı veriyor. Sonra diğer yakın kadraj fotoğrafı çekiyor. Şimdi onun geliri de ona gidecek. İşte bu hikaye benim insanlığımı sorgulattı. Birde tarık bey öyle bir şey dedi ki,  "Ben sadece 6 saat özgür değilim. Çünkü onda uyuyorum. Ya siz kaç saat özgürsünüz?"

Sahi, biz özgür müyüz?

Dip Not: Hindistan'dan adını bilmediğim bir taşım oldu :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder