"Alice'in dükkanını buldum!"
Ortada bir avlu var. Avlunun çeperine dayanmış merdivenler ayrı ayrı ahşap evlere açılıyor. Alt katlar ufacık dükkanlardan, üst katlar ise sıcacık kafelerden oluşuyor. Avlunun ortasında yazın son güneş ışınları ile ısınan masaları göreceksiniz. Eğer sabah saatlerine denk geldiyseniz o masalarda esnafı görebilir ve bir koyu sohbete oturabilirsiniz. Hana daha çok kadın eli değmiş gibi, çünkü o küçük dükkanları daha çok kadınlar işletiyor. Doğal olarak da o masalarda kadın sohbetleri dönüyor. Han olur da kediler olmaz mı? En az iki kedi siz dükkanların camekanlarına bakarken ayaklarınıza sürtünebilir ve aksi bir eda ile yanınızdan uzaklaşabilir.
Yan yana iki dükkan görürsünüz kapıları avluya açılan. Birinde keçelerden özel tasarım takılara doğru yol alırsınız, diğerinde renklerin cazibesine kapılırsınız. İşletme tamamen kadın ürünü gibi duruyor. Takıların tamamı özel tasarımcılar tarafından tasarlanmış ve sipariş üzerine çalışıyorlar. Müşterileri daha çok doktor ve belirli bir mevkiye gelen kadınlardan oluşuyormuş. Kendinizi kaybetmeden bu şık dükkandan çıkın ve yanda ki dükkanın ışıltılı dünyasına kapılın. Öyle renkli bir yer ki ilk başta kendinizi bir çizgi film kahramanı sanabilirsiniz. Dükkandaki renk cümbüşü içerisinde minyatür boyutlarda ve gerçeğini hiç de aratmayan ev eşyalarını görüyorsunuz. Öyle gerçekler ki bir an kendinizi Alice sanarsanız hiç şaşırmayın.Ben ilk gördüğümde "Aha Alice'in dükkanını buldum!" demiştim.
Dükkan sahibesinin bahsettiğine göre bunlar koleksiyon sahipleri içinmiş. Bu küçük eşyalardan birer oda tasarlayıp koleksiyon yapıyorlarmış meraklıları. Küçük olduklarına bakmayın, ince bir hesap yaptığınızda en az büyükleri kadar pahalı bu her bir eşya. Ama öyle sahici ki sizi kendine çekmeden olmuyor. Bir hayli de meraklısı, hatta yurt dışından bunun için gelenleri bile varmış. Ankaralılarda bayağı merak salmış bu yeni koleksiyonlara. Hayallerine sığmayan minik odalar yaratmışlar kendilerine. Dükkanları Ankara Kalesi Pirinç Han'da gezmek mümkün.